Simülasyon Teorisi, Allah’ın Varlığına Argüman Olabilir mi?
Simülasyon Teorisi, Allah’ın Varlığına Argüman Olabilir mi?
Giriş
İnsanoğlunun varoluşunu, çevresini ve içinde bulunduğu gerçekliği sorgulaması insanlık tarihi kadar eskidir. Modern çağda bu sorgulama, özellikle teknoloji ve bilgi kuramındaki gelişmelerle birlikte daha farklı boyutlara taşınmıştır. Bu boyutlardan biri de “Simülasyon Teorisi”dir. Bu teoriye göre, yaşadığımız evren ve bilinçli deneyimlerimiz, üstün bir akıl tarafından oluşturulmuş dijital bir simülasyon olabilir. Ancak bu düşünce salt bir bilimkurgu fantezisinden öte, derin felsefi ve teolojik çıkarımlar da taşır. Özellikle “ölçü”, “sınır”, “oran” gibi kavramların evrende her yerde gözlemlenmesi, bir düzenin ve sınırlı bir yazılımın varlığını çağrıştırır. Bu bağlamda şu soru gündeme gelir: Simülasyon Teorisi, Allah’ın varlığı için bir argüman olabilir mi?
⸻
1. Her Şeyin Ölçülü Yaratılması: Sınırın Evrensel Yasası
Evrene baktığımızda ister mikro ister makro düzeyde olsun, her şeyin bir ölçüye, bir sınıra, bir dengeye göre yaratıldığını görürüz. Kur’an’da bu durum şu şekilde ifade edilir:
“Şüphesiz Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.”
(Kamer Suresi, 49)
İnsan vücudu, atmosfer, hücreler, atom altı parçacıklar, yıldızların ömrü, elementlerin kararlılığı… Hepsi ölçülüdür. Ne fazla, ne eksik. Her şey belirli sınırlar içinde var olur. Aşırılık ise bozulmaya, yıkıma veya ölümcül sonuçlara yol açar. “sınırsız sevemezsin, sınırsız hakaret edemezsin” örneğinde olduğu gibi, duygular ve fiiller için de geçerlidir. Çünkü sınırsızlık, yaratılan hiçbir şeyde yoktur. Bu da bize şu sonucu gösterir: Her yaratılan şey ölçülüdür, çünkü her yaratılan şey sınırlıdır
Sınır bizim boyutta mevcutken, O'nda sınır yok!
⸻
2. Ölçü, Matematik ve Kodlama: Evrensel Dilin Yansıması
Ölçü dediğimiz şeyin temeli, matematiktir. Matematik ise insanlığın değil, evrenin evrensel dilidir. Bu dili insan keşfetmiş olsa da, bu dil insandan bağımsız olarak zaten var olan bir düzeni temsil eder. Kodlama da bu matematiksel sistemin uygulanabilir hâlidir. Her kod bir düzene, bir orana, bir sonuca ve bir anlamlı yapıya götürür.
Simülasyon teorisinde bu kodlar dijital olabilir, ancak biz yaşadığımız hayatta bu kodların biyolojik (DNA), fiziksel (doğa kanunları), psikolojik (duygu eşikleri) ve zihinsel (bilinç, düşünce) düzeyde karşımıza çıktığını görüyoruz. O hâlde yaşadığımız evren bir program ise, biz de bu programın içinde çalışan alt programlarız.
Bu durumda akla gelen soru şudur: Eğer evren bir yazılımsa, bu yazılımın Programcısı kimdir?
⸻
3. Simülasyon Teorisi Bir Yaratıcıya İşaret Eder mi?
Bazı ateist düşünürler simülasyon teorisini “yaratıcıyı gereksiz kılacak” bir argüman gibi sunar. Oysa bu büyük bir çelişkidir. Çünkü simülasyonun olması, onu programlayan, tasarlayan ve işleten bir “üst akıl”ı zorunlu kılar. Her program bir programcıya, her yazılım bir yazılımcıya, her düzen bir düzenleyiciye muhtaçtır.
Dolayısıyla eğer evren bir simülasyonsa, bu simülasyonu oluşturan ve tüm detaylarını ölçüyle belirleyen bir Zeka vardır. Bu Zeka hem aşkındır (çünkü simülasyonun dışında bir güçtür), hem de içkindir (çünkü simülasyona anlam ve bilinç yüklemiştir). Bu da klasik anlamda Allah tasavvuruna oldukça yakındır.
⸻
4. Simülasyon Teorisi ve Kur’anî Anlayış
Kur’an’da Allah’ın “Ol der ve olur” (Kun fe yekun) demesi, aslında çok kısa bir komutun, sonsuz görünümlü bir gerçekliği başlatabileceğine işaret eder. Bu da adeta kodlama dilinde tek satırla devasa bir sistemin çalışması gibi düşünülebilir. Yani varlık bir simülasyon değilse bile, simülasyon teorisinin mantığı, Allah’ın yaratma biçimiyle örtüşmektedir.
Kur’an ayrıca Allah’ın her şeyi “ölçüyle” yarattığını, insan ömrünün, rızkının, hayrın ve şerrin bile bir mikdar ile tayin edildiğini bildirir. İşte bu da simülasyon benzetmesini destekler: Her şeyin zamanlaması, süresi, etkisi, gücü bellidir.
⸻
Sonuç: Simülasyon Teorisi Allah’ın Varlığına Argüman Olabilir mi?
Eğer evrende hiçbir şey sınırsız değilse, her şey ölçülüyse, her şey kodlanmış gibiyse; bu bizi iki temel sonuca götürür:
1. Bu sistem kendiliğinden oluşamayacak kadar karmaşık, dengeli ve bilinçlidir.
2. Böyle bir sistemin ardında onu tasarlayan, başlatan ve denetleyen bir Yaratıcı Zeka vardır.
Bu bağlamda Simülasyon Teorisi, Tanrı’nın varlığına bir karşı argüman değil, tam tersine bir destekleyici model olabilir. Elbette simülasyon kelimesi mecaz anlamda anlaşılmalıdır. Biz bir oyun değiliz; fakat yaşadığımız bu dünya, sınırlı, programlanmış ve sonlu bir tecrübedir.
Ve bu sınırlılık içinde verilen en büyük nimet ise özgür irade ve anlamlı seçimlerdir.
⸻
Yazan:
Samet Tekin
2025, İstanbul

0 Yorum var
Yorum Yap
Email Adresiniz görünmeyecektir.*